Cilt sorunu olan bir hasta praksise geldiği zaman yalnızca hastanın değil, terapistinde bir sorunu olur. İçsel sorunun çevreyi etkilediği noktadır bu, kronik cilt hastalıkları genellikle bulaşıcı olmamalarına rağmen, sanki bulaşıcı imiş gibi davranır insanlar.
Bir terapist için, hastayı olduğu gibi kabul edebilmek en önemli tedavi unsurlarına dahildir. Kendisine dokunmaktan bile çekinen bir terapiste, iç dünyasını açmak isteyecek kaç tane hasta olur ki?
Cilt hastalığı olan bir insan normalde ilgi ve alakaya ihtiyaç duymaktadır, kendisine dokunulmayacak kadar çirkin bir belirti taşıdığına inanmaktadır, fakat aynı zamanda kendisine dokunulmasını engelleyecek bir hastalık geliştirmiştir!
Bu hastalar aynı zamanda bir çok takıntı geliştirmiş olabiliyorlar, örneğin temizlik hastalığı! aynı zamanda sabırsız olabiliyorlar, hastalıklarının derhal geçmesini istiyorlar ve bu nedenle kortizonlu kremler onlar için psikofarmatik gibidir, zararlarını bilseler bile kullanmaktan vazgeçemezler. Aklı başında hiç bir terapist böyle bir hastaya mantıklı açıklamalar yaparak kortizondan vazgeçirmeye çalışmamalıdır.
Cilt bir problemi dışa yansıtan tek organdır, sanki ruh cilde bir resim çizmek istemektedir. Bu açıdan bakıldığında ciltteki hastalık ruhun sanatsal gücüdür, bu resimden hastanın durumunu tespit etmekse terapinin sanatıdır. Öncelikli olarak cildin hangi bölgesi olduğuna bakmak gerekir, bu bölgeler hakkında halk arasında da söylemler vardır örneğin:
Alın: ''alnında yazıyor''. bu herkes için açıktır. Alnın arkasında düşüncelerimiz vardır, isteklerimiz, davranışlarımız vardır.
Yanaklar: kızarık yanaklar öfke veya utanmayı temsil ederler
Eller: El tutmak demektir, bir konuda yanlış bir tutum içerisindeyiz demektir.
Daha derine inersek ressamın (ruh) fazla renk kullanmadığını görürüz. En çok kırmızı ve bazen lila. Kırmızı bir sinyal rengidir, kanın rengidir, dudaklar haricinde bir cilt bölgesinde belirdiğinde mutlaka bir şok deneyimi vardır. Aklımıza bir yaralanmayı getirir ve derhal müdahale edilmesi gerektiğini söyler. Bu kırmızılık cilt hastasında kalıcıdır ve buradan da onun neden bu kadar aceleci olduğunu ikinci kez anlayabiliriz. Kırmızı ateşle ilişiktir ve kızarık bir bölgenin aynı zamanda yanıcı his vermesi nadir değildir. Kırmızı Mars gezegeni ile ilişkilendirilir ve mars kavgacı, agresif, savaşçı çatışmaları içerir. Bu da kanatasıya kadar kaşımak şeklinde dışa vurulabilir.
Kırmızı, ciltteki problemin temsil ettiği duygu durumunun aciliyetini sembolize eder. Asla vakit kaybına gelmez, zira kırmızı kanı temsil eden yönüyle ''kan kaybı'' anlamına gelmektedir ve derhal müdahale ister.
Bazen lila rengine şahit oluruz: Lila, kırmızı ve mavinin karışımıdır. Sembolik olarak su ve ateştir. Su ateşi söndürür, sakinleştirir ve iyileştirir. Soğuk su yanıklarda ilk yardımdır. Bu nedenle lila genellikle eski iltihaplarda görülür. örn. yaralar özellikle çiban (akne) yaraları, cilt dış ve iç dünya arasındaki sınırı temsil eder, böyle bir durumda hasta bu sınırla ilgili problem yaşıyor demektir. Ya çok fazla müdahaleye izin veriyor ya da dışa karşı çok fazla ödün veriyor demektir. Bu şekilde ciltteki hastalık kendisine dokunulmaması için bir savunma mekanizması görevine sahiptir.
Kabarcıklar bir volkanı hatırlatır, bir volkanın altı kaynamaktadır, iç dünyamızın kaynamakta olduğunu ifade eder, agresif bir duruş sergilenir, bu duruş güncel yaşamda dışa vurulamaz veya vurulma imkanı bulamaz. Akne (ergenlikte sıklıkla görülen derin döküntülü yara şeklindeki sivilceler) ise volkana benzer döküntüleriyle gergin ve isyankar bir genci temsil eder.
Ve kepeklenme, cildi koruyucu bir tabaka gibi sarar, eğer bir insan bu tabakayı edinmişse yaralanmaktan ( bu durumda ruhsal) korkuyor demektir. Şiddetli kepeklenme içeren sedef gibi hastalıklar kendinden emin insanlarda pek görülmez. Bu insanlar ya çok hassas, çabuk yara alan kişilerdir veya geçmişte yaralanmışlardır.
Hayvanlar alemi de meseleyle ilgili bize ip ucu verebiliyor: Bir kaplumbağa, su kirpisi, deniz yıldızı düşünün, eğer onların kabuklarını alacak olursanız geriye yaralanabilir, yumuşak bir varlık kalacaktır. Sizce homeopatide bu tip durumlarda bu hayvanlardan elde edilmiş ilaçların kullanılıyor olması bir tesadüf olabilir mi?
Nörodermit ve sedef hastanın hayatına önemli deneyimlerle gelip giderler. Bu bedensel katmanda bir mesele olabilir (örn. taşınmak, iş yeri değişimi) fakat ilk etapta kişisel deneyimlerdir (okula başlamak, evlenmek, ölüm, ayrılık, doğum vs).
Bir cilt hastalığının neler ifade edebileceği hakkında daha fazla şey elbette yazılabilir, fakat terapi kapsamında, hastanın bütünsel değerlendirilmesinin ne kadar önemli olduğunu vurgulamak amacıyla bu kadarla yetiniyorum.
Comments