1950 yıllarında, bir psikoanalizer olan Franz Alexander, günümüzde ''holy seven'' olarak bilinen bir tanımlama yaptı, psikosomatik grubuna dahil edilen 7 hastalık belirledi. Bunlardan bir tanesi de Romatizmadır.
Elbette, ''şu yapıya sahip olan insanlar mutlaka bu hastalığa yakalanacaklar'' anlamına gelmez bu, fakat romatizma hastalarının ortak özellikleri şöyleydi:
1. Başkaları için kendini feda etmek: sevgi ve bütün güçlerini kullanarak yakınlarına hizmetten kaçınmazlar, vicdanlı, bilinçli ve genellikle mükemmelliyetçidirler. Öfke ve agresyonlarını ölçülü bir şekilde dışa vuramazlar. Bastırırlar.
2. Yetersizlik ve sabırlı olma: kendilerini ve bedenlerini algılamada yetersiz kalıyorlar. Agresyon hissettiklerinde vicdanları derhal ''düşmanca bir hisse karşı uyarır ve onlar bununla savaşırlar, bir çoğu da spor veya bahçe işlerine yönelirler.
3. Ağır bir deneyim hastalığı tetikleyebilir: Bir yakının ölmesi, iş yeri sorunları, ailede gerginlikler veya ayrılıklar olabileceği gibi, bir yaralanma nedeniyle sürekli yapılan sporun yapılmasının yasaklanması/engellenmesi de sebep olabilir, o hareketle birlikte atılan stres artık atılamaz olur, agresyon daha ciddi şekilde birikir, karşıt reaksiyon daha çok güçlenir ve sonuç tam anlamıyla 'donma'dır.
4. Suçluluk duyguları: Çoğu hasta taşıdıkları insanca bir duygu olan agresyondan dolayı suçluluk hisseder ve bunun bilincinde olmaz. Bu durumda ağrılar hastanın suçluluk duygusunu rahatlatan bir unsura dönüşür. Bu nedenle en küçük eklem değişimi ağır ağrılara yol açar, buna rağmen hastanın genel durumunun ne kadar iyi olduğu şaşırtıcıdır. Ruhsal olarak bu ağrılar bir suçluluk duygusuna karşı bir savunma mekanizmasına dönüşürler, hasta bunun farkına vardığında ağrıları da hafifler. Bu süreci hastanın tek başına tanımlayabilmesi yeterli değildir.
5. İçsel durum hastalığın akışını etkiler: Bazı hastaların hastalıkları daha hızlı ilerler, ağrıları çok olur ve psikolojik olarak gergindirler, diğer hastalarınsa hastalıkları yavaş başlar, yavaş ilerler ve psikolojik olarak daha rahattırlar.
6. Pasif duruş her şeyi daha kötü yapar: Hastalığı karşısında pasif bir şekilde bekleyişte olan hastaların şikayetleri daha fazladır, hastalar aktif olarak bir şeyler yapmaları gerektiğine inandıkları andan itibaren hastalığın seyri değişir. Araştırmacılara göre korku ve depresyonun eklemlerle ilişkileri röntgende görülen hasardan veya kan değerlerindeki iltihap faktörlerinden çok daha fazlası, korkuları olan insanların eklem sorunları daha fazla gelişiyor, korkuları olmayan insanların röntgen hasarları daha fazla olsa bile daha az şikayetleri oluyor.
Commentaires