PATLICANGİLLER VE LEKTİNLER ZARARLI MIDIR?
Patlıcangiller (Solonaceae) yüzlerde bitki çeşidi içeren bir bitki ailesidir.
Petunya gibi süs bitkileri veya bazı yabani bitkilerin yanı sıra yenilebilen türleri vardır.
Örneğin: domates, biber, patlıcan, patates, goji gibi.
Duyular ötesi algılama yolu ile bilgilierini elde eden ve antroposofinin kurucusu olan Rudolf Steiner patlıcangillere karşı uyarmış, fazla tüketilmemesi gerektiğini söylemiştir. Turp veya havuç gibi bazı kök bitkilerin aksine patates gibi yumruların tam köke dönüşmemiş bitkilerin daha ziyade materyalist düşünce üzerine etki yaptığı fakat ruhu beslemediğini savunmuştur. Hatta ruhsal gelişime engel olduğunu söylemiştir.
Kardiolog Dr. Steven G. ise patlıcangillerin problemli veya zararlı maddelerini daha net ifade etmiş hatta ''The Plant Paradox'' adı altında bir kitap yazarak anti-lektin veya anti-patlıcangiller akımına neden olmuştur. Kİtabın almancası ''kötücül sebze: sağlıklı gıdalar bizi nasıl hasta ediyorlar'' başlığı ile basılmıştır (2018).
LEKTİNLER PROTEİNLERE DAHİLDİRLER
Dr. Steven'e göre lektinler artrit, diyabet, otoimmunal hastalıklar ve kalp-damar hastalıkları gibi kronik hastalıkların ve aşırı kilonun nedenleri arasındadır. Lektinden uzak durulduğunda hızla kilo verilebilir.
Her bitkinin kendine has tipik lektini bulunmakla birlikte lektinler proteinlere dahildirler, yani farklı etki alanları bulunan bir çok farklı lektin bulunmaktadır.
Lektinlerin bitkinin kendini haşerelere karşı koruması için vardır denilir ve insan da aynı şekilde bitki için bir haşere olup kovulması veya hasara uğratılması gerekir ve bitki bunu lektin yoluyla yapar. (Dr. Steven'e göre).
Peki insan tarafından algılanamayan bir önlem bitkiye nasıl bir fayda sağlayabilir? Ne de olsa alerjik insanların haricinde hiç bir insan domates, biber vs yedikten hemen sonra rahatsızlanmaz. Zarar var ise bu ancak yıllar içerisinde yavaş yavaş oluşur. Yani kimse bu bitkilerden kaçınmaz ve bitkinin insanlara karşı kendini koruması tezi sorgulanabilir.
LEKTİNLER NEDEN ZARARLI OLABİLİR?
Deniliyor ki, lektinler bağırsak mukozası hücrelerine bağlanıyor ve fonksiyonu kısıtlıyorlar. Bağırsak bariyeri bu nedenle gevşetiliyor ve Leaky Gut sendromu tetikleniyor. Bu sayede lektinler kana da karışabiliyor ve, kan hücrelerine tutunuyor ve pıhtılaşmaya neden oluyor.
Bu özellik nedeniyle Peter J. D'Adamo tarafından kan grubu diyeti geliştirilmiştir, bu teze göre hangi gıdaların daha iyi tolere edilebildiğini veya hangi lektin türlerine karşı duyarlılık olacağını belirleyen şey kan grubu özellikleridir, bu tez bilimsel olarak kanıtlanmamıştır.
Lektinler başka hücrelere de tutunabiliyor ve organ hasarına vey insülin direncine yol açabiliyor. Genel olarak Lektinlerin iltihap tetikleyici, hücre toksini, immün sistemi dengesini bozan etkilerinden bahsediliyor.
TEHLİKELİ LEKTİNLER PİŞMEMİŞ FASULYEDE BULUNUYOR
Hem yeşil hem kuru fasulye içerisinde Fazin denilen lektinler bulunuyor. Bu nedenle fasulye mutlaka pişmiş olarak yenilmesi gerekiyor aksi taktirde ne kadar tüketildiğine bağlı olarak ishal, aşırı bulantı yapabileceği gibi ölüme de sebebiyet verebiliyor.
LEKTİNLERİN ZARARLARI KANITLANMAMIŞTIR
Dr. Stevenin belirttiği gibi yenilir patlıcangillerin lektinlerinin zararlı olduğuna dair herhangi bir araştırma bulunmamaktadır. Doktorun söylemleri daha ziyade kendinde ve hastaları üzerinde gözlemlediklerinden ibarettir, lektinsiz beslenme sonrasında kendini iyi hisseden hastalarından bahsetmekte ve bu kişilerin daha önce hangi hastalıkları olduğundan bahsetmemiştir.
Fakat artrit ile ilgili 1993 yılında yapılmış bir çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmada artritin oluşumunda lektin etkisinin bulunduğu tespit edilmiştir.
Ki doğru beslenmenin artrit hastalığı ile bağlantısı kaçınılmaz bir gerçektir.
20 yıl boyunca 1400 gönüllü arasında yapılan anketlerin sonucuna göre düzenli olarak patlıcangiller tüketilmesinin hassasiyete bağlı olarak (!) artritin nedenlerinden biri olabileceği belirtildi. Tütün de patlıcangillere dahil olduğu için aynı şekilde zararlıdır. Bu kişilerin beslenme planından patlıcangiller çıkartıldığında hem artrit hem de genel sağlık durumlarında iyileşme gözlemlendi.
KİMLER LEKTİNSİZ BESLENMELİDİR
Dr. Stevenin lektinsiz beslenme programının temel şartı detox olduğu, glütensiz beslenme, daha az et tüketimi, süt ürünlerinin yalnızca seçkin ürünler olması, çok miktarda sebze ve yeşil salata tüketimi, endüstriyel olan tüm ürünlerden ve şekerden kaçınılması olup, aralıklı açlık diyetleri yapıldığı için zaten tüm bunlar tek başına sağlık üzerinde olumlu etkiye sahiptir. (bknz. spermidin, detox programları vs.)
Bu nedenle bu konuda insanlar kendileri karar vermelidirler, bunun için haftalarca normal sağlıklı beslendiği halde iyileşme hissetmeyen insanlar lektinsiz beslenme planı uygulayabilirler.
Yazıyı okurken ''ben zaten domates, biber ve patlıcan yediğimde hep rahatsız olurdum'' diyen kişiler doğrudan bu şekilde beslenmeyi deneyebilirler.
LEKTİNLERİ GIDALARDAN NASIL AYRIŞTIRIRIZ?
Lektinler, bitkinin diğer faydalı bileşenlerinin de bulunduğu çekirdek ve derisinde bulunuyorlar, bu nedenle bitkinin bu kısımlarını yok etmek yerine lektinleri ayırmanın bir yolunu bulmak daha mantıklı oluyor.
Domatesler tüketilmeden önce bir dakika kadar kaynamış su içerisinde bekletilip, kabuğu soyulur, ortadan ikiye bölünür ve kaşıkla çekirdekleri çıkarılır. Biberlerde aynı şekilde soyulabilir ve çekirdekleri çıkarılır.
Patatesler önce haşlanıp sonra soyulmalıdır, suyu zaten süzülüyor ve doğrusu da bu, suyun içerisine lektin ve solanin geçmiş oluyor.
Tahılların içerisinde bulunan lektinler ise görünüşe göre azaltılamıyor/çıkartılamıyor. Karabuğday ve kinoa gibi tahıllar ise Dr. Stevene göre hızlıca haşlanarak (örn. düdüklü tencere) lektinlerden arındırılabilir, soyulmuş darı kullanılabilir ve esmer darı kullanılamaz.
Kırmızı fasulye (meksika fasulyesi) ya önceden örn. gece boyu ıslatılmalı veya bir saat boyunca haşlandıktan sonra suyu dökülerek lektinden arındırılmalıdır.
AZ MİKTARDA LEKTİN FAYDALI OLABİLİR
Her konuda olduğu gibi aşırı miktarda lektin de elbette zararlı olabilir.
Az miktarda lektinin ise bağırsak fonksiyonunu düzenlediğine, kanser oluşumunu önlediğine ve kilo alımına karşı etkili olduğuna dair söylemler bulunuyor.
LEKTİN ARAŞTIRMALARI NE KADAR GÜVENİLİR?
Lektinin faydalı veya zararlı olduğunu söyleyen tüm çalışmalar izole edilmiş konsantre lektin preparatları ile hücre kültürleri üzerinde yapılmıştır, lektin içerikli bitkilerle insan veya hayvan üzerinde etkileri araştırılmamıştır.
Çoğu zaman lektin araştırmalarında kullanılmış olan bu lektinler beslenme listemizde bulunan bitkilerden değil diğer bitkilerden alınmıştır, bunun nedeni ise bu yoğun etkiden bir ilaç yapılıp yapılamayacağını araştırmaktı.
İlginç olanı ise bir çok sebze ve meyvede (patlıcangiller dahil) bulunan galaktozdur, galaktoz bazı kanser uyarıcı lektinleri bağlayabiliyor ve böylelikle kanserden koruyor, bu da bize doğanın bileşenlerinin parça pinçik araştırılmasının mantıksızlığını gösteriyor, çünkü bitki içerikleri bileşenler olarak bir arada bulunur.
PATLICANGİLLERDE BULUNAN SOLANİN TEHLİKELİ MİDİR?
Solanin tıpkı lektin gibi yenilebilir patlıcangillerde eleştirilen bir diğer maddedir. Solanin alkaloid grubundan bitki maddesidir. Yeni üretim domates ve patates çeşitleri solanin bakımından ekstrem yoksun oldukları için günümüzde solanin zehirlenmesi neredeyse hiç yoktur.
Şayet aşırı hassaslık yoksa domateslerin olgunlarını tüketmek, patateslerin morluklarını oyup çıkarmak ve çimlerini yememek yeterli önlem olacaktır.
Tıpkı lektin gibi solanin de iltihaplı hastalıkların nedenleri arasında anılmaktadır, fibromiyalji, migren, eklem ağrıları ve depresyona kadar solaninin üzerine atılmayan neredeyse hiç bir şey yoktur.
Yalnızca patlıcangiller değil aynı zamanda yabanmersini, elma, kiraz gibi bazı diğer gıdalarda solanin içerdikleri için bu bitkilerden de uzak durulması tavsiye ediliyor, oysa bir tane dahi konuyu onaylayan bilimsel çalşma bulunmamaktadır. Aksine olumlu etkileri ağır basmakta ve tabi ki hassasiyeti olan insanlar hariç!
PATLICANGİLLERDE KALSİTRİOL VAR MI?
Deniliyor ki, patlıcangiller tüketildiğinde yıllar içerisinde tüm hastalık belirtileri ile birlikte kalsinoz oluşuyor.
Tüm geçerli araştırmalar incelendiğinde ise patlıcangillerin yalnızca yaprak ve saplarının kalsitriol içerdiği görülüyor. Hiç bir insan patlıcan ve domatesin yapraklarını yemediğine göre bu araştırmalarda hayvan besleme alanında dikkate alınabilir.
D vitamini ile ilgili olarak 2017 yılında yapılmış olan bir araştırmada, farelere domates yapraklarından elde edilen bir ekstre verilmiştir. Farelerin kanında kalsiyum artmış ve sonuç olarak domates yapraklarında aktif D vitamini bulunduğu sonucuna varılmıştır, domates incelendiğinde aynı sonuç oluşmamıştır.
Bu nedenle, patlıcangiller eleştirmenlerinin bitkilerin / yaprakların kalsitriol içeriğine atıfta bulunduğu varsayılabilir (ancak bunlar oldukça zehirlidir ve bu nedenle tüketilmezler). Sebzenin kendisi (domates, patlıcan vs.) ise büyük olasılıkla yıllar içerisinde kalsinoza yol açabilecek bir tehlike barındırmamaktadır.
PATLICANGİLLERDEN VE LEKTİNLERDEN MUTLAKA KAÇINMALI MIDIR?
Belirttiğim gibi kişiye özel hassasiyetler haricinde tüm bu gıdalar ve lektin içeren diğer gıdalar sağlıklı gıdalar olarak kabul edilmektedir.
Örneğin domates antikanserojen etkisi ile bilinir, likopin içeriği ayrıca prostat üzerinde olumlu etkiye sahiptir.
Gıdalarla ilgili, doğru beslenme üzerine yapılan tüm araştırmalar, tüm bu bitkileri de kapsamakta olup, genel sağlık üzerine daima olumlu olarak değerlendirilmişlerdir.
KAYNAK
Willcox JK et al., Tomatoes and cardiovascular health, Crit RevFood Sci Nutr, 2003
Childs MT et al, Effects of shellfish consumption on lipoproteins in normolipidemic men., The American Journal of Clinical Nutrition, 1990 Jun;51(6):1020-7.
Rick CM et al, High alpha-tomatine content in ripe fruit of Andean Lycopersicon esculentum var. cerasiforme: developmental and genetic aspects., Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America, 1994 Dec 20;91(26):12877-81.
Friedman M et al, Lowering of plasma LDL cholesterol in hamsters by the tomato glycoalkaloid tomatine., Food and Chemical Toxicology, 2000 Jul;38(7):549-53.
Dolan LC et al, Naturally Occurring Food Toxins, Toxins, 2010 Sep; 2(9): 22892332
de Punder K und Priumboom L, The Dietary Intake of Wheat and other Cereal Grains and Their Role in Inflammation, Nutrients, 2013 Mar; 5(3): 771787
Pramod SN et al, Potato lectin activates basophils and mast cells of atopic subjects by its interaction with core chitobiose of cell-bound non-specific immunoglobulin E, Clinical & Experimental Immunology, 2007 Jun; 148(3): 391401.,
Nachbar MS und Oppenheim JD, Lectins in the United States diet: a survey of lectins in commonly consumed foods and a review of the literature., The American Journal of Clinical Nutrition, 1980 Nov;33(11):2338-45
Sharon N und Lis H, History of lectins: from hemagglutinins to biological recognition molecules, Glycobiology, Volume 14, Issue 11, 1 November 2004
Black LJ et al, In Pursuit of Vitamin D in Plants, Nutrients, 2017 Feb; 9(2): 136
Palharini JG et al., Eutirucallin: A Lectin with Antitumor and Antimicrobial Properties, Front Cell Infect Microbiol, April 2017
De Meja EG et al., Lectins as bioactive plant proteins: a potential in cancer treatment, 2005, Crit Rev Food Sci Nutr
Evans RC et al., Diet and colorectal cancer: an investigation of the lectin/galactose hypothesis, Gastroenterology, Juni 2002
BBB - Phytohaemagglutinin, U.S. Food and Drug Administration, 2012
McFarland Elisha, Nachtschattengewchse: Die wenig bekannten Auslöser für Entzündungsprozesse, Arthritis und chronische Schmerzen, Signs of the time, 2013
Venter FS, Thiel PG, Red kidney beans to eat or not to eat? S Afr Med J 1995
Pedrosa MM, Recent advances of research in antinutritional factors in legume seeds and oil seeds, Mrz 2004, EAAP Publication No. 110
Pedrosa MM et al., Effects of industrial canning on the proximate composition, bioactive compounds contents and nutritional profile of two Spanish common dry beans (Phaseolus vulgaris L.), Januar 2015, Food Chem
Abdullaev FI et al., Antitumor effect of plant lectins, Nat Toxins, 1997
Black LJ, Bornman JF et al., In Pursuit of Vitamin D in Plants, Nutrients, Februar 2017
Smith G, Nightshades, Mrz 2010, Weston A. Price Foundation
Prema TP, Raghuramulu N, Vitamin D3 and its metabolites in the tomato plant, Phytochemistry, Juni 1996
Comentarios