Çoklu sertleşmeler (iletişim alanında), kendini büyük bir sertlikle geri çekmek, normal olmayan öz disiplin.
Kendi güçleri ve imkanlarından yüz çevirmek, kendini frenlemek ve felç etmek.
Kendine yöneltilmiş agresyon: ‘’ben bana karşı’’, kendine ve başkalarına karşı katılık.
Kendi ihtiyaçlarına karşı acımasızlık, ilerleyen süreçte çevreye karşı da aynı acımasızlığın gelişmesi.
Kontrol kaybına karşı büyük bir korku, bir şeylerde ipin ucunun kendi elinde olmayacağından korkmak.
Kontrol eğilimi, zorluklara uyumdan yoksunluk, sağlam bakış açıları ve temel moral değerlerden yoksunluğa rağmen, her şeyi önceden planlama isteği.
Mükemmelliyetçilik; kendini suçlamaya eğilim.
Dünyayı, kendi ve çoğunlukla da katı görüşlerine uymaya zorlama isteği. Kendine ait olmayan ve kendisini zorlayan bir yolda yürümek.
Başkalarının ihtiyaçlarını, henüz onlar açıklamadan, dile getirmeden önce yerine getirmek ve kendi ihytiyaçlarını ihmal etmek.
Kendi yaşamsal düşünü, otoriter babaya feda etmek.
Bacak felcinde: Takıntılar içerisinde kalmak, giriş ve çıkışın nerede olduğunu, nasıl ileri adım atılacağını ve nasıl kurtulunacağını bilmemek fakat içinde bulunduğu duruma da ayak uyduramamak.
Kol felcinde: kendini savunamamak, olayları düzene koyamamak, aktivitenin sinirsel düzlemde bloke olması.
Görme bozukluğu: Bakış açısında ve görüş açısında yanan çatışma. Bakmak istememek. Çift görme: iki çeşit ölçü ile ölçmek.
Denge sorunları, baş dönmesi: sallantılı zeminde bulunuyor olmak
Yorgunluk: vazgeçmek, yaşamda bulunmak istememek.
İdrar kesesi iltihapları: bırakmakla ilgili problem, ruhsal dalgayı/seli geri çekmek. Hissedememek/hissetmek istememek, dişil polariteyi reddetmek.
Hastalığın resmi, çocukluğa gerilemeyi zorluyor: hasta hiçbir şey yapmak zorunda değildir, itilerek götürülür (tekerlekli sandalye), her şey onun omuzundan indirilir.
En az öğrenmek ve deneyimlemek isteyecekleri şeyi öğreniyor ve deneyimliyorlar: bağımlılık
Sonuçta tıpkı annelerinin karnında olduğu gibi hiçbir şey yapmak zorunda kalmayacaklardır.
Kendine ve başkalarına karşı olan katılığı bulmak ve değiştirmek.
Kendi yaşamındaki katılığı, inatçılığı, ısrarı bulup yok etmek.
Ahlaki duruşun sıkılığının iç yüzünü görmek.
Tanrıdan daha mükemmel olamayacağını bilmek: kendi hatalarına açık olmak.
Kendi yolunu, en zor olsa bile, ödüle değer tek yol olarak kabul etmek.
Bakışları dışarı değil içeri yönlendirmek.
Her iki polariteyi olduğu gibi ve birbirini tamamlayıcı olarak kabul etmek.
Her şeyin akışta olduğunu kabul etmek ve akışın önünü kesmeden yaşamak.
İçsel ve dışsal olarak dinlenmeye izin vermek.
Açık yüreklilikle bırakmayı öğrenmek.
Dişil enerjinin hissetmesine izin vermek.
Kendi zayıflıklarını kabul etmek ve göz yaşlarının akmasına izin vermek.
PSİKOSOMATİK İFADESİ
Kendi duygularımın akışından korktuğum için, kendimi mental katılıkla korumaya çalışıyorum.
Demirden iradem var ve hiç pes etmem. Bu beni hiçbir şey yapamayacak duruma gelinceye kadar bloke ediyor. Kendi enerjim aktif davranışa kanalize edilemez hale geliyor. Alma verme dengem bozuldu.
MS HİSSİYAT KAYBI
Omurgadaki ağrılar, derinlerde bulunan iltihaplı süreçlerin neticesinde gelişiyor ve yanmakta olan bir çatışmaya işaret ediyorlar. Dürüstçe bir şeyin arkasında durmak, dik durmak acı vericidir. Diğer ağrılarda bunlarla ilintilidir. Çoğu MS hastaları ayak ağrılarından şikayet ediyorlar, ki bu yollarının kendileri için ne kadar zor olduğunu gösteren bir semptomdur, bu yol genellikle de kendi yolları değildir. Bu ağrılar kendi zayıflıklarını kabul ederek, kendi yollarına yönelmelerine zorlayan bir etkendir.
Hissiyat bozuklukları, hastanın farklı bedensel ve ruhsal alanlarda hiçbir şey hissetmediklerini ve algılamadıklarını gösteriyor, bir doktor etlerine iğne batırsa bile! Gerçekten onların dış dünyalarını ‘’kapattıklarını’’ artık algılamak istemediklerini söyleyebiliriz. Bu kapatmanın bir diğer tezahürü ise reflekslerin zayıflaması ve nihayet tamamiyle yok olmasıdır. Refleksler dış dünyadaki uyaranlara karşı duyarlılıklarını kaybetmeye başlarlar, yaşam ve yaşamın gerektirdiklerine karşı cevap vermek istememektedirler. Bu durum aynı zamanda bir APATİ olarak görülür, apati Yunancada kelime anlamıyla ‘’acı çekmemek’’ anlamına gelir. Hasta her şeyde varmış gibi görünür ama içsel bir katılım değildir bu.
Güç kaybı: hasta gücünün kaybolduğunu tam olarak farkettiğinde artık günlük yaşamın normal sorumlulukları kendisi için bir yük olmuştur. Ne kadar çaba harcasalar da bacaklarındaki takatsizlik tıpkı ruhsal olarak yürümek istemeyişleri gibi artmaktadır. Dışarda görülen felç aslında içerde de aynıdır. Hasta öncelikle her küçük şeye tutunarak yaşamda yol almaya çalışır, bir baston vasıtası ile yürüyor olsa bile, üçüncü bir bacak olarak buna direnir. Bu yardım almamaya gösterdikleri direnç onların tekerlekli sandalyeye mahkum olmasına kadar sürebilir.
Ellerdeki his kaybı (felç) ise kişinin kendi yaşamını düzene koyamayışının, kendi elleri ile bir şeyler yapamayışının göstergesidir.
Günde 16 saate kadar uyuyabilirler ve ‘’uyuşturulmuş gibiyim’’ derler, evet yaşamın zorlukları ve ihtiyaçlarına karşı gerçekten uyuşmuşturlar. Yaşamı ‘’uyanık’’ olarak yaşamaya karşı direnmektedirler.
KENDİLERİNE SORMALARI GEREKEN SORULAR?
1. Kendime ve başkalarına karşı neden bu kadar katıyım? Neden herkesi katı yargılıyorum ve sonra da yine de her şeyi onların istediği gibi yapıyorum?
2. Başaramayacağımı bildiğim halde kendimde ve dünyada, nereleri kontrol etmeye çalışıyorum?
3. Yaşam, moral ve etik hakkındaki değişmez görüşlerime, dünya da başka hangi alternatifler var?
4. Yaşamımı nasıl kolaylaştırabilirim? Nerelerde daha fazla sabır idmanı yapabilirim? Nerelerde zayıflıklarımı tanıyabilir ve onları kabul edebilirim?
5. Yaşamda rol almamı engelleyen ne? ‘’kapatmama’’ sebep olan ne? Stres, sorumluluk ve telaşla başa çıkabilmem için hangi imkanlar var?
6. Ruhsal cesaretimi kıran ne? Hangi direnç beni yoruyor?
7. kendimi neden uyuşturuyorum? Nerede sağırlık yapıyorum? Nerede körlük yapıyorum?
8. Temel enerjimin ne kadarını kendime karşı yönlendiriyorum?
9. idrar kesemi taşıran ruhsal seli yaşamımın neresinde görebiliyorum? Göz yaşlarım nerede gerekli ve nerede abartılı/gereksiz?
10. yaşama cevap verebilme ve sorumluluk alabilme yeteneğin ne kadar? Kendimi dinlemek yerine neden beklentileri yerine getiriyorum? Başkaları tarafından idare edilmek yerine kendi sorumluluğumu almak için ne yapabilirim?
11. Ruhumun akıntıları nasıl bir desende birleşebilir? Doğal düzeni nedir? İlk sırada ne var ve son sırada ne olmalı? Bütün bunları içsel bir düzen olarak nasıl sağlayabilirim?
12. yaşamın hesap edilemeyen değişkenlerine karşı açık olmaktan beni alıkoyan nedir?
13. kendi bireyselliğimin eşsizliğini, bütüne nasıl katabilir ve yaşamımın amacını nasıl bulabilirim?
Comments