MAVİ AY RUMUZU İLE ''BAŞARISIZLIK'' NEDENLERİ ANALİZİNİ PAYLAŞMAMA İZİN VEREN DANIŞANIMA TEŞEKKÜR ED
Umarım sizler için de güzel fikirlere neden olur.
BAŞARISIZLIK NEDENLERİ ANALİZİ
1. takıntılı davranış motifleri
Her şeyin bir olgunlaşma süreci vardır, hayatlarımızın birincil hedefi tekamül olduğu için, her sürecin bize öğreteceği bir şeyler vardır, engellerin de bir nedeni vardır.
Eğer süreçte bir çok aksilik çıkıyorsa, bu aksilikler bizim kendi yolumuza engel olan bazı içsel unsurların tekamülü için birer fırsat olabilirler. Şayet yapmakta olduğumuz iş devamı gelmesi gereken bir iş ise, bu aksilikler ilerisi için kazanmamız gereken deneyimler anlamına gelir. Düşünün aksilikler 5-10 yıl sonra oluşmaya başlasa ve biz bu deneyimlere sahip olmasak neler olabilir!
oysa deneyim sahibi olduğumuz zaman ileride oluşabilecek sorunlarla daha kolay başa çıkabiliriz. Bu nedenle aşırı takıntı yapmamak, sebepleri dışarıda arayıp içeriden kaynaklı olabileceklere de bakmamak, deneyimin bize ne kattığını, bize ne anlattığını görememek, ondan yeterince fayda sağlayamamak anlamına gelir. Tüm bunların neler olabileceğini analizin geri kalan kısmında örnekleyebiliriz.
****
BELİRSİZ BİR KAYNAKTAN GELEN ZARAR VEREN ETKİLER
Bu madde bize, dışarıdan, net belirgin olmayan etkileşimler altında kaldığımız unsurları anlatır. Bir nedenle veya bazı kişilerin majik çalışmalarla yolumuzu kesmeye çalıştıklarını işaret eder. Böyle bir durum algılandığında kişiler genellikle ''biri bana büyü yaptı'' diye düşünmeye başlar ve kendilerini eli kolu bağlanmış gibi hissederler. Yani dışarıdan gelen o etkinin kendi üzerlerinde %100 etkili olduğuna inanırlar ve böylece kurban rolüne geçerek tüm olup biteceklere izin verirler.
Oysa olay yine tekamül sürecimizle ilgilidir. Kendi içimizdeki gücü fark etmemiz için köşeye sıkıştırılmak, kurban rolünü kabul etmemek, bu düşüncelere izin vermemek, birilerine ve onların yaptıklarına odaklanmamak, belki daha yeni ve temiz bir sayfa açmak, belki başka bir plan yapmak gibi fırsatlar sunuyor olabilir.
****
BAŞKALARININ BANA BAĞIMLI OLMASINI İSTİYORUM AMA İTİRAF EDEMEM
Burada kişinin elde etmek istediği başarının ''hükmetme'' arzusu taşıdığını ve bunun kendisine yanlış bir motivasyon verdiğini görüyoruz.
Bu daha çok negatif ve dönüştürülmesi gereken bir ruh hali olduğu için başarısızlık devam edecek ve kişi başkalarının kendisine hükmetmesini deneyimleyerek, hükmetmek istediği kişilerle empati kurabilmeye zorlanacaktır. İnsanın sevdiklerine yatırım yapması, onların hayatını kolaylaştırmak isteği farklı, onların kendisine bağımlı olmalarını istemek, yani maddi gücü elinde bulundurmaktan kaynaklı olarak kendisine üst pozisyon belirleme arzusu başka bir şey.
***
EBEVEYNLERE OLAN ÖFKE
Bu durum önemli bir sabotaj programıdır. Küçük çocuklar ebeveynlerinden ilgi göremedikleri zaman onların kızacakları şeyleri yaparak veya hastalanarak ilgi çekmeye çalışırlar. Biraz daha büyüdüklerinde, savuma mekanizmaları geliştiğinde, ''sen'' ve ''ben'' olgusunu tanımlamaya başladıklarında, kendi benlik sınırlarını belirlediklerinde, doğru yargılayamasalar bile onların ilgisizlikleri veya yanlış davranışlarını cezalandırmak isterler. Ebeveynlerin örneğin ''başarılı ol'' beklentisini sabote ederek ebeveyni cezalandırmaya başlarlar ve zamanla bunun zararını kendileri de görürler. Bunun altında yatan şey ''beni görün'', ''beni olduğum gibi sevin'', ''beni sizin evladınız olduğum için sevin'' duygusudur, değerli olduğunu hissetmek ister, yapacağı başarının övülmesi, başarısızlığa olan tepki, madem ki beni sevmiyorsunuz o halde başarısızlığımla üzülmelisiniz'e dönüşür. Netice olarak kişide büyük bir ''değersizlik'' hissi pekişmiştir ve bu değersizlik aynı zamanda ''sevilmiyorum'' veya ''sevilmeye değmem'', ''başarılı olursam sevilirim'' gibi hislere neden olur. Yani aslında biraz daha karmaşık bir yapıya bürünmüş olsa da o çocuk hala başkalarının beklentilerini karşılayabildiği kadar onların sevgisini alabileceğine, onları kaybetmeyeceğine, artık hiç rencide edilmeyeceğine inanmaktadır fakat aynı zamanda hala ebeveynlerine karşı oluşturmuş olduğu tavrı da devam ettirmektedir.
***
NEFRET, KORKU, PİŞMANLIKLAR
Burada yine yukarıda bulunan konuların hakim olduğunu görüyoruz. Bildiğiniz üzre insan geleceğini 'an'da yaratır, an'da düşündükleri geleceğini inşa eder. An enerjisini geçmişe yatıran insanın geleceği ancak geçmişi gibi olabilir. ''keşke beni sevselerdi'', ''keşke beni okutsalardı'', ''keşke bana daha iyi davransalardı'', ''keşke onları dinlemeseydim'' gibi pişmanlıklar ve bunlara bağlı olarak nefret duygusunun günü gerektiği gibi motive etmesini bekleyemeyiz.
***
BİTKİNLİK, İKİLEM, DUYGU KİRLİLİĞİ
Nefret, korku, pişmanlık, değersizlik hisleri ile dolu olan bir insanın duygularının temiz kalmasını, dinç olmasını, kendi fikirlerinden ve yeteneklerinden kuşkuya kapılmamasını bekleyemeyiz. Tüm bunlar enerjinin gereksiz kullanımına ve sonuçta başarısızlığa yol açar.
***
BOŞLUK HİSSİ, HAKİMİYETÇİLİK, KENDİNE ACIMA, İLGİ BEKLENTİSİ
Her şey aslında bir diğer şey ile bağlantılı. Böyle bir durumda insanın gününden umutsuz, değersizlik hisleri ile dolu olarak boşluğa düşmemesi zaten mümkün değil. Hala geçmişle ilgili kızgınlık ve pişmanlıkların dolu olduğu yerde kurban bilinci gelişmiştir ve buradan kaynaklı olarak insan kendine acımaktadır, kendisi ile ilgilenilmesini ister, sevildiğini hissetmek ister fakat ne var ki bir kez başarı ile sevgiyi aynı kefeye koymuştur.
Daha başarılı olursa daha çok sevileceğini, en azından kendisine bağımlı olan insanların onu terk etmeyeceklerini, yani onları kaybetmeyeceğini düşünmektedir ki bunun nasıl bir başarısızlık tetikleyicisi olabileceğini görmüş olduk.
***
İŞ GÖRÜŞMELERİNDE BAKIŞLARIN ''EMİN'' OLMAYIŞI
Bu kadar olumsuz duygu ile dolu olan bir insanın, yaptığı işten emin olması ve onun tanımında, satışında kendinden emin bir şekilde doğru bir yansıma yapabilmesi elbette imkansızdır. Çünkü o kendini küçük, başarısız bir kişi olarak görmektedir, karşısındaki her insanın ona o şekilde baktığını zannetmektedir, böyle duygular içerisinde insanın bakışları bile karşı tarafı tereddütte bırakacak şekildedir ve elbette bunun karşılığı başarısızlıktır.
DÜŞÜNCE KALIPLARI
Sanırım bu noktayı artık anlamış bulunuyoruz
''sevilmeye değmem''
''değersizim''
''sevilmiyorum''
''başarısızım''
''başarısız olmak zorundayım''
''kurbanım''
''kaybedeceğim''
''emin değilim'' vs
***
AŞIRI İRADE EFORU
Çok istersem, üzerinde durursam başarırım düşüncesi ile, tüm olumsuz duygu ve düşüncelere rağmen, onların fiziksel tezahürlerini görememek ve dışsal olumsuzluklarla mücadele etmek, yani yel değirmenleri ile savaşmak gibi bir durum. Hiç kimsenin ilahi öz'e karşı bu kadar güvensiz, sevgisiz, ilgisiz olup aynı zamanda başarılı olmasını bekleyemeyiz. Kendi özünün kutsiyetini ve kudretini tanımayan, kabul etmeyen, benimsemeyen, onu inkar eden öz, cevheri parlayıncaya kadar yorulmaya devam edecektir. Mental irade sergilemek tüm bunları çözmeye yetmeyecek, yanlış motivasyonlarla olumsuzlukları aşmak için çabalamaya devam edecektir.
***
''ÜRÜNÜME İLGİ DUYANLARIN SAYISI AZ''
''KİMSE BAŞARILI OLACAĞIMA İNANMIYOR''
''BEN KENDİME İNANMIYORUM''
Bunların hepsi kişinin kendi içinde yaşadıklarının farkında olmaksızın dışarıda sebep aramasından kaynaklı ve yazının buraya kadar olan kısmında zaten bunları ve bağlantılarını görmüş olduk.
****
SÜBTİL ENERJİ KAYBI
Bu kadar olumsuzluk içerisinde bulunan bir insanın aura alanında yırtıklar, çatlaklar oluşması ve enerjinin orada depolanmasını bekleyemeyiz. Yeterince ulvi (sevgi) ve yeterince dünyevi (arzular, yaşama bağlılık) olmadığı zaman enerji katmanlarını koruması mümkün olmayacaktır. Her ikisini de deneyimlememiz gereken zıtlıklar boyutundayız ve denge sağlamak zorundayız.
***
GENEL BAKIŞTA YETERSİZLİK
Bir olayın nedenleri hakkında kapsamlı bir bakış açısına sahip olmamak. Sebepler zincirini yanlış tanımlamak, yani yüzeyde olanı görebilmek. Altta yatanlardan habersiz olmak.
***
SADECE EFOR SARFETMEK GEREKTİĞİNE İNANMAK
Daha fazla çalışırsam, daha fazla emek harcarsam olur, yani olaylara yetersiz bakış açısı nedeniyle hala dışsal sebeplere odaklanarak çaba harcamanın başarı getireceğine inanmak, ki bunun sonucu ''yapıyorum ama olmuyor'', '' ne kadar çaba harcasam da boşa gidiyor'', ''acaba biri büyü mü yaptı'' şeklinde yeni programların oluşturulmasına ve işi daha karmaşık bir hale getirmeye yol açar.
PROJEYİ BAŞARILI KILMAK İÇİN HEDEF YENİDEN DÜZENLENMESİ GEREKİR
Hakimiyet mi? Sevgiyi satın almak mı? Başarıdan dolayı sevilmek mi? Başkalarının kendisine bağımlı olmasını istemek mi? Yoksa yaptığı işe kendi öz değerini yansıtmak, keyif almak, sevdiklerine faydalı olmak gibi daha üst düzey hedefler mi? Tüm bunların tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Burada danışanın alacağı yardım şifalanmanın bir kısmıdır, aynı zamanda gün içerisindeki duygu ve düşüncelerini, olaya bakış açısını da onarmak gerekmektedir. Otomasyona bağlanmış bu duygu durumları ve davranış biçimleri adım adım dönüştürüldüğü taktirde bir süre sonra olumlu sonuçlar görülmeye başlanacaktır.
Fakat bu hile yapılabilecek bir alan değildir, siz kendinizi kandırsanız dahi enerji alanını kandıramazsınız, örneğin bir yudum su alıp sonra ''su içtin mi?'' sorusuna ''evet içtim'' demeye benzemez. O suyu ne zaman, ne kadar içtiniz, nereden aldınız, alırken ne düşündünüz, içerken ne hissettiniz bunların hepsi önemlidir. Bu nedenle öncelikli olarak kendinize karşı samimi olmalı, içinizi, zihninizi didik didik aramalı, tüm duygu ve düşüncelerinizin avcısı olmalısınız. Tek tek dönüştürmediğiniz bu konular yaşam boyu boş yere çaba harcamanıza neden olacaktır.
Comentários