Her şeyden önce Kemo terapiyi yanlış anlamaktayız.
Kemoterapi, tıbbi endikasyondan bağımsız olarak, kimyasallarla yapılan bir ilaç terapisidir.
Doktor hipertansiyonu ACE inhibitörleri veya beta blokürlerle tedavi ettiğinde de bu bir kemo terapidir. Günümüzde bu terim bir anlam kayması içerisinde bulunuyor ve ancak kanser tedavisinde kullanılan ilaçlara kemo deniliyor ve burada kullanılan ilaç maddesinin adı tıp dünyasında ‘’sitostatik’’.
Kemonun, hastalıklı hücreleri hedef alması da onun harika bir özelliği imiş! Böylece ‘’iyi’’ hücrelere bir şey olmazken, ‘’kötü’’ hücreler yok ediliyor muş!
Kemonun en yaygın yan tesirlerinden biri o kadar gelişmiştir ki, artık o yan tesirden ziyade bir tesir olmuştur, günümüzde bir çok insanın bilmediği ve bilmelerini de istemedikleri sitostatik tesiri ‘’kanser’’dir. Diğer bir yan tesiri ise sinir sistemi hasarıdır.
SİTOSTATİK VE GERÇEKLER
Tıp dünyasına soracak olursanız fikir birliği içerisindedirler: sitostatikler ‘’kanıtlanmış’’tırlar, ‘’güvenilir’’dirler, Mortalite ve morbidite’yi düşürürler, hastanın ömrünü uzatırlar, nispeten iyi tolere edilir (istisnalar tabi ki her zaman vardır), hastalığın terapisi için en iyi cevaptır vs. vs. Bu konu da özel bir dikkat gerektiren konu, hastanın hayatta kalma olasılığıdır, vikipedia’da bunu alkışlıyor: ‘’Gerçek olan, sitostatikler belli kanser türlerinde, nispeten 5 yıl hayatta kalma ortalamasını son 20 yılda iki haneli rakamlara yükseltmiştir’’
Harika, burada bir ümit yeşeriyor!
Peki nedir bu ‘’nispeten 5 yıl hayatta kalma şansı?’’ (beş yıllık sağ kalım)
Mutlak 5 yıl hayatta kalma oranı: Bir tahmin yürütmeden ibarettir. Belli bir kanser türünde, yaş ve cinsiyet göz önünde bulundurularak uygulanan bir terapinin faydasından bahseder. Örneğin 100 hasta var ise, beş yıllık sağ kalım oranı %40 ise, 40 kişinin bu terapiden sonra 5 yıl daha yaşadığı ve 60 kişinin terapiye rağmen 5 yıl içerisinde öldüğü anlamına gelir.
Relatif (göreceli) 5 yıl hayatta kalma oranı: Hastaların 5 yıl hayatta kalma şanslarının, Genel olarak toplumun ölüm oranlarına, yaş ve cinsiyete göre hesap edilerek yapılan tahmindir. %100 ölüm oranı demek, hastaların, sağlıklı insanlara oranla ölüm oranlarının aynı olduğunu ifade eder.
Özet olarak ‘’kesin oran’’ hastalığın ve terapinin verilerini kapsarken, ‘’relatif oran’’ toplum genel ölüm oranlarını kapsar.
2004 yılında, ABD ve Avustralya'dan bir yazar ekibi, kemoterapide bu mutlak 5 yıllık sağ-kalım oranının nasıl olduğunu belirlemeye çalıştı. Sonuçlar sarsıcıydı.
Çalışmanın adı „The Contribution of Cytotoxic Chemotherapy to 5-year Survival in Adult Malignancies“ idi ve Clinical Oncology, 2004;16:549-560’da yayınlandı.
Zaten 7 yıl önce kemoterapötik ilaçların etkinliği ve hasta ve sağlık sigortaları için ilgili maliyetler hakkında eleştiriler vardı. Yazarlar bu nedenle kemoterapi alan kanser hastalarının, çift kör, randomize, plesebo kontrollü araştırmalarını içeren literatür araştırması yaptılar.
ABD ve Avustralya’da yetişkinlerde görülen en önemli 22 kanser türünün 1998 yılından itibaren bulunan verileri incelendi. Veriler hem her bir kanser türü için özel, hem toplam (karma) olarak değerlendirildi.
Sonuç: ABD için bütün kanser türlerinin mutlak 5 yıllık hayatta kalma oranı %2.1 ve Avustralya için %2.3
Bu şu demek oluyor: ABD’de kemoterapi alan her 1000 kanser hastasından yalnızca 21’i ve Avustralya’da 23’ü 5 yıl yaşayabiliyor.
Kendi üstünlüğünü ve her şeyi bildiğini belgelemek için istatistiklere göz atmayı seven modern tıp kendi silahı ile vuruluyor, 2 nokta bilmem kaç diye bir rakam etkinlik açısından istatiksel olarak anlamlı kabul edilemez. Diğer taraftan, bu tedavi şeklinin yan etkileri, yaşam kalitesi ve hastanın yaşamını kısaltıyor olması istatistiksel olarak önemlidir. Bu tedavinin olası bir yararı bu nedenle nedeyse hiç fark edilmez.
Bununla birlikte, gerçek fayda, piyasadaki yaşam düşmanı zehirlerini korkunç fiyatlara pazara sunan üreticilerin karlarında yatmaktadır. Onlar gerçekten pislik, tezek ve çöpten altın üretiyorlar. Bu, ortaçağ simyasının özellikle etkili bir şekli değilse nedir?
Comments