GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ BEBEKLER
Çok emek ve zaman harcadığım bu çevirimle, üşenmeden okuyanlar kendilerini ve çocuklarını nelerin beklediğini, insan iradesinin ne kadarda değer verilir olduğunu biraz daha iyi anlamış olacaklar. İnsanlar fare değillerdir bu doğru, fakat fareden daha değerli de değillerdir. Buyurun okuyun ve dehşete şahit olun.
BİR KABUS GERÇEKLEŞTİ: GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ BEBEKLER
Her kim Genetik endüstrisinin yalnızca gıdaların genetik modifiye alanıyla uğraştığına inanıyorsa, onun ‘’genetik olarak odun olma yolunda’’ olduğuna hiç şüphe yoktur.
Her kim genetik modifiye işlemlerinin hedefinin gelecekte insanlar olacağını tahmin ediyorsa, olup bitenden haberi yok demektir, çünkü bu gelecek 10 yıl önce başladı. Bu konunun önden gideni, neredeyse her zaman olduğu gibi Amerika birleşik devletleridir.
Elbette bu konuda yeterince yaygara yapılmadı, çünkü insanın genetik manipülasyonu, çoğunluğun listesinde ‘’pozitif’’ anlam taşımıyordu. İnsan genetik-robotlarına karşı korku hala, bu tür aktivitelerle halk arasında veya kısmen politikacılar arasından yeteri kadar yandaş toplamalarına engel olacak boyutlarda. O halde yapılmak istenilen şey, kamuoyunun haberi olmadan yapılır ve sonuçlar sessizce yalnızca konuyla ilgilenen uzmanlara duyurulur. 10 yıldan daha fazla süreden sonra insanlar üzerinde genetik çalışmalar yapıldığı ortaya çıktı.
Bilindiği kadarıyla bu zamana kadar Amerika'da genetiği manipüle edilmiş 30 bebek dünyaya geldi. Bu çocukların çoğunluğu kısırlık nedeniyle anneler tarafından talep edilmek suretiyle bir tüp bebek kapsamında doğmuşlardı. O çocuklar New Jersey’de „Institute for Reproductive Medicine ve Science of St. Barnabas“ta gerçekleştirilen bir deneyin sonuçları oldular, bu deneyin öncüsü ise Jacques Cohen oldu.
ORADA TAM OLARAK NE OLDU?
İNSANLARIN GENETİĞİNE GORİLLA MI KARIŞTIRDILAR?
Neyse –tanrıya şükürler olsun- bu kadar dramatik değildi. Anneler kısırdı, yumurta hücreleri (oositler) bozuktu ve bu nedenle yumurtaların yaşama ömrü uzun olmuyordu. Bilim adamları da ‘’sağlıklı’’ mitokondrileri başka kadınlardan alarak annelerin yumurta hücrelerine transfer ettiler ve sonrada hücreyi annelerin rahmine yerleştirdiler. Bu işlemin sonucunda doğan bebekler 2 anne ve bir baba olmak üzere 3 ebeveyne sahip oldular! Bu mitokondriler –bebeğin kız olması şartıyla- artık diğer jenerasyonlara aktarılabilir.
Söz konusu çalışmanın çekirdek DNA ile değil de mitokondrial DNA (mtDNA) ile alakalı olması neredeyse teselli verici, çünkü böyle bir durum doğal olarak meydana gelen bir mutasyon anlamına gelirdi. Fakat yalnızca anneler tarafından sonraki jenerasyona aktarılan mtDNA, varlığın kendine has epigenetiksel gelişimi üzerinde derin bir etkiye sahip olacaktır. Bu çalışmanın epigenetik faktörler üzerinde nasıl sonuçları olacağına dair yeterli çalışma yapılmadı! Eğer yapılmışsa da yine yalnızca bu deneylerin sorumluları ve ilgilenen uzmanlara duyurmak yeterlidir.
Ayrıca bu tür çalışmalar mutlaka çekirdek DNA’nın da manipüle edilerek, gelecekte insan üretme preparatlarında, tam olarak kendilerinden beklenilen özelliklerde örn. Çok zeki veya çok aptal fakat fiziksel olarak güçlü vs. vs. vs. insanların üretilmesine bir adım atmak demek olacaktır. Bu noktada olabilecek ihtimallerin sınırı yok.
Ve genetik olarak programlanmış ve güvence altına alınmış 2 sınıflı bir toplumun olasılığı neredeyse erişilebilir yakınlıkta. Ne güzel bir yeni dünya! Buraya kadar gerçeklik içeren bir bilimkurgu.
Bu noktada insan şunu soruyor: Kritize etmek için önce bir genetik insan robot veya bir canavar mı yaratmalıyız? Tüp bebekler gerçekten çocukları olmayan insanlar için bir rahmet olacak kadar temiz bir yol mudur?
Kamuoyu duyurularını okuyunca insanın her şeyin çok güzel olduğuna inanası geliyor. Tipik Amerikan tarzı ile teknolojik buluşlar kutlanıyor ve geleceğin üzerindeki güzel ! etkileri düşünülüyor. Karşıt rüzgar Britanya ve Fransa'dan geliyor.
2003 yılında Berlin’de ‘’jinekoloji ve kısırlık’’ üzerine tartışmaların söz konusu olduğu dünya kongresinde pekte harika yorumlar duyulmadı: ‘’implantasyon gelişiminin sitoplasmatik kontrolü yeni bir konsept değil ama yumurta hücresi plasma transferi şaşırtıcı bir hızla gerçekleşti, hemde bazı başarılarla birlikte, ne var ki riskler veya etkiler hakkında bu süreçler incelenmedi, denetlenmedi’’.
O halde sağlıklı gen dünyasına veda edelim: ‘’…. Yumurta hücresi transplantasyonu sonucu oluşan bebeklerin her 17’sinden 2’si anne karnında 45, XO Karotip anomali geliştirdiler (ulrich turner sendromu), çocuklardan bir tanesi ise doğumundan 18 ay sonra, otistik spektrum’una dahil bir teşhisi olan çok ağır gelişim bozukluğuna sahip oldu.
Şimdi meselenin ‘’iş’’ kısmına gelelim – yoksa bütün bu çalışmalar, Amerikalı insanlık dostlarımızın yüksek etik standartlarından mı kaynaklı!?
Biz en iyisi iş konusunu devam ettirelim: Monsanto bütün insanlığın rahatı için bitkilerin genetiğini manipüle ederek bunları firmasının rahatı ve güvencesi için patentliyor! Pazar için enteresan bir sonuca ulaşıldığında aynı şey insan genetiği içinde söz-konusu olacak, o zaman yalnızca çok zeki ve çok güçlü olmak üzere toplum yalnızca 2 sınıfa ayrılmakla kalmayacak, GENETİK KÖLELER ve ONLARIN SAHİPLERİ sınıfları olacak! Genetik köleler akıllı ve güçlü olacaklar, harika bir dünya!!!
İMKANSIZ MI?
DÜŞÜNÜLEMEZ Mİ?
Bunun nasıl gerçekleştirilebileceğini ciddi şekilde düşünenler var. Neyin patentlenebilir olduğu ve neyin olmadığı hararetli bir şekilde tartışılıyor ve bu tartışmalar etik olarak yüksek toplumlar için ahlaksızcadır. Çünkü etik olarak yüksek bir toplum yaşamı her alanda korumalı ve onu bir amaç için satmamalıdır.
İnsan ve insan yaşamının patenti üzerinde henüz tartışılıyor fakat bitkiler ve hayvanlar için bu kabus çoktan başladı ve ilk insan genetiği patenti için başvuru dahi yapıldı, 2005’te yapılan bir araştırmaya göre 23.688 insan genetiğinden 4382’si „National Center for Biotechnology Information“ veri-bankasında patentli olarak duruyor. Bu demektir ki insan genetiğinin en az %20’si patentlenmiştir. Bunların yanı-sıra bir de Alzheimer, astım, kalın bağırsak gibi hastalıkları olan insanların patentli genetikleri var.
Cohen için bütün bunlar problem değil, onun deyimiyle kendisinin uzmanlık bilgisi (Tevazu Amerikalının hiçbir zaman süsü olmamıştır) çocuk klonlamak için yeterlidir, bunu yapmak öğrencilerinden birinin yalnızca bir öğleden sonra çalışmasıdır. Eğer bu doğru ise bilimkurgudan hayli uzak ve korkunç gerçeğe çok daha yakınız demektir. Veya şöyle söyleyelim: ‘’bu durumda hala ‘’bu sadece bilim kurgudur’’ diye bağıran kişi gerçeklerden çok uzaktadır’’
Cohen'e göre, ona klon çocuk dilekleriyle yaklaşan en az üç gerçeklik bilinci yüksek çağdaş var!!!
Ama çoğunluğa göre bu çok mantıksız –şimdilik- gerçekten korkmaya başladım.
Comments